Barış Çağrısı

KAMUOYUNA ÇAĞRIMIZDIR

Barış… annemizin yüzü gibi, masal gibi, ekmek gibi, söylediğimiz şarkı gibi… 

İnsanlar ve toplumlar, çıkarları için, inançları için, ulusal kimlikleri için, gelecek endişeleri için, güçlü olmak için… daha binlerce nedenle kavga etmişlerdir, büyük savaşlar yapmışlardır, ölüler vermişlerdir, acılar çekmişlerdir. Sonunda yaşamak ağır basmıştır. Birbirlerine inanmanın, sevmenin, birbirlerinin varlığıyla yücelmenin, saygı ve barış içinde yaşamanın insanı iyileştiren bir varoluş hali olduğunu görmüşlerdir. 

Böyle bir hayatın savaştan, şiddetten, ölümden daha yüce olduğu gerçeğine gelmiştir insan. Ölüme değil de yaşama hizmet eden her şeyin, iyi bir hayatın temeli ve çatısı olduğunu anlamıştır. İnsan soyunun binlerce yıl acı çekerek öğrendiği büyük hayat bilgisi budur.  

Uzun yıllar süren çatışmalı dönem, ülkeyi tam da bu hayat bilgisine getirmiştir. Acının bütün tarafları, adil, eşit, özgür, kendilerini sevdikleri, başkalarına saygı duydukları bir dünyada yaşamanın, bu coğrafyanın bundan sonraki kaderi olmasını istemektedirler. 

‘Barış süreci’, ‘demokratik toplum süreci’, ‘milli dayanışma, kardeşlik ve demokrasi süreci’ gibi pek çok adlandırmanın en derininde yatan şudur: “Bizler, ölerek değil yaşayarak çoğalmak istiyoruz.” Bu çığlık şöyle devam eder:

Artık ölülerimizin ışıksız gözlerinden değil güneşli pencerelerden bakmak istiyoruz dünyaya. Çocuklarımızın evlerdeki boşluğu mezar taşlarından büyük.

Sizin kentlerinizin varoşları olmak istemiyoruz.

Hapishanelerinizde bizim çocuklarımız var ama onlar sizin boynunuzda asılı gerçekte.

Hiçbir sevgi tutsaklıkta yeşermez.

Türkülerimize nefreti karıştırmak istemiyoruz.

Biz de geleceğe onurla bakmak istiyoruz.

Ölüm korkusuyla yaşama sevincini unutan insan dünyaya nasıl iyilikler katabilir?

Hiçbir yanlış susarak çözümlenmez.

Dünya, dört altın direk üstünde yükselir: EmekAdaletÖzgürlükBarış

Bunlardan birisi yoksa diğer üçü de yoktur. Bunun için BARIŞ diyoruz.

Siyasetin, felsefenin, tarihin, hukukun, akademinin ve bütün toplumsal yapıların bu süreçteki rolünü ve katkılarını hiçbir şekilde göz ardı etmeden, bütün bir kamuoyuna böyle bir gelecek çağrısı yapmakla kendimizi yükümlü sayıyoruz. Bu yükümlülüğü bütün bir kamuoyunun bizimle paylaşmasını diliyoruz. 08 Ekim 2025

Çağrıcılar: İlkay Akkaya, Orhan Alkaya, Abdullah Ataşçı, Şehmus Ay, Erdoğan Aydın, Burç Baysal, Cevahir Bedel, Gökçenur Ç., Abdullah Aren Çelik, Mazlum Çimen, Aydın Çubukçu, Ayşegül Devecioğlu, Şeyhmus Diken, Kubilay Döşeyen, Deniz Durukan, Şükrü Erbaş, Vecdi Erbay, Haydar Ergülen, Selman Ergün, Münip Ermiş, Kerem Fırtına, Erdal Gilgil, Sema Güler, Semih Gümüş, Erdal Güney, Hicri İzgören, Metin Karausta, Hasan Kıyafet, Jülide Kural, Akif Kurtuluş, Mustafa Orman, Altay Öktem, Oktay Özaltun, Mehmet Özer, Nazire Öztürk, Gökmen Sambur, Beşir Sevim, Suavi, Nur Sürer, Hüseyin Şahin, Ertan Taşkıran, Latife Tekin, Ahmet Telli, Mahmut Temizyürek Mesut Varlık, Eşber Yağmurdereli. (Soyada göre alfabetik)     

Spiros Kokkinakis (1930-…)

BARIŞ

“Yurdu yok güneşin / Kaldırdım ben de sınırları / Ağaçların /

çiçeklerin / ilkyaz kuşlarının / yurdu yok ki / Kaldırdım ben de sınırları.”

                                                                                        Tasos Spiliotopoulos

Böyle kolayca yazdığımız gibi

Omuza dokunması gibi bir dost elin

Günaydın demesi gibi kuşların

Köylü ekmeği gibi masal gibi

Böyle kolayca yazdığımız gibi

Bahçede gülümsemesi gibi güneşin

Duası gibi annemizin

Göğe açılan pencere gibi

Böyle kolayca yazdığımız gibi

Rüzgârda ıslık çalan baca

Terleyen ak alın gibi

Yemeğe çağıran çan gibi gizlice

Böyle kolayca söylediğimiz türkü gibi

Borazan yapıp çocukların ellerini

Cıvıldaşarak bağrışması gibi

Barış Barış Barış

(Çeviri: Mustafa Mustafa – Asım Bezirci)

İmzacı Olmak için Bu Formu Doldurabilirsiniz